21 Ekim 2009 Çarşamba

ÇÖL/AT/SEN

ÇÖL, AT VE SEN


"çölde isimsiz koşan bir at var.ne sağa ne sola ne kuzeye ne güneyeyani her yere ya da hiçbir yere koşandelimsirek bir at var: işte o at benim...yoksa ben de çan çiçeklerininusul usul fısıldaştığı o hayatsularının önünde olmak isterdim."(Lale Müldür)

bir boşluk düşünmem lazım..eski hayatıma dair hayaletlerin rahatsız etmediği bir boşluk.. hayatımın tüm koridorlarını boşaltmalıyım.. herkesten ve herşeyden uzak kalmalıyım..sanki hiç var olmamış gibi.. sanki yanıbaşında olupta doğubayazıtta olduğumu düşünmek gibi. 7 ay önce bir ismim bir yönüm vardı yada olduğunu sanıyordum tıpkı hepimiz gibi.. halbuki herşey ama herşey bir vehimmiş..sadece varlıklarına inanmışım.. ağrı dağının beni bir dervişe çevirmesinden korkmuştum.. insanları gerçek suretleriyle görmekten korkmuştum..ama insan bilmeden erebilir mi.. ya da zihnin berraklığı bunu sağlar mı bilmiyorum.. bu anlattıklarım spirütüel bir şey değil.. belki de öyledir.. yakınlıkla ilgili uzaklıkla ilgili..insana dair birşeyler işte.. yada insanın bir andaki durumudur anlattıklarım.. belki de bu benim görmek istediğim şeydir.. yalnızlığın dayanılmaz cazibesidir bu.. 2002 yılına ne zaman başladık artık hatırlamıyorum..bu yıla birlikte adım attığım hiç kimse yok şimdi yanımda.. ve bu yıl yaşadığım herşeyi iki kere yaşadım: giderken kış bitmiş ilkbahardı zaman, orada 25 nisandı hala kar vardı..yani iki kış vardı.. sonra haziran ortalarında çiçekler bir kez daha açtı..ilkbahar gelmişti.. yani iki ilkbahar vardı.. ve diğerleri.. gelirken kış kapıdaydı burada sanki hala yazdayız..bir yıla iki kış, iki bahar, iki yaz, iki güz ve iki aşk sığar mı? iki şehir bu kadar ikiliği taşır mı? yapraklar iki kez dökülür mü? ve ben hala bu labirentten çıkışı bulabilmiş değilim... sanki alacakaranlık kuşağındayım.. herşey iki kere yaşanacak diye buyruldu sanki! küllerimden yeni bir anka kuşu doğar mı diye meraktayım.. sanki kaf dağının arkasında saklanan benim.. ve herşey şüpheli artık.. şu an yaz mı, kış mı, yoksa sonbahar mı? yaşadığım şeyler aşk mıydı? aşk sürekli düşünmek mi? arada kızıp küsmek mi? müslüm baba dinlerken ağlayabilmek mi -öyleyse ben hiç ağlayamadım ve ağlayan çok adam tanıdım-? orada yaşadığım aşk mı, burada yaşadığım aşk mı daha kutsaldı? ya da ağrı dağı mı daha yüce, kayış dağı mı?
sen şimdi çok ama çok uzaklardasın.. ama hala seni seviyorum ya da öyle olduğuna inanmak beni rahatlatıyor bilmiyorum..ama galiba benim hazan mevsimim oradaydı ve benim bahçemde artık tek bir yeşil yaprak kalmadı.. oradaki mevsimler gerçekti ve oradaki sen gerçektin.. bir de sevgim.....
ne garip hep sana uzak olmayı -orada da burada da- başarmam..
ve son bir soru.. yaşadığım herşeyi orada bırakmam mümkün mü? mevsimler ve sevgin de yolculuk yapamaz mı? sevgin benimle kalamaz mı?
"odamda bir köşede tavana kadarmercan kırmızısı bir alev yükseliyoryitirilen şeylerin alevi o:dostlukların, aşkların, ideallerin..." (Lale Müldür)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder