14 Nisan 2012 Cumartesi

GECE (1)

-2000 yılı yazılarından (bloknot)


Gece... Rüzgar var camın hemen dışında... Kimbilir kimlerden çaldığı sesleri anlaşılmaz bir uğultu halinde taşıyor pencereme. Hani biraz daha küçük olsam korkacağım gecenin bu seslerinden... Ama korkmayacak kadar büyüdüm ve büyüdüğüm için kaybettiğim onca şeyden sadece biri bu...

Gecenin sesleri ne kadar çok... Aslında çok olan gecenin sesleri değil... Onları boğan başka sesler olmadığı için duyuyoruz onları... Mesela biraz önceki ses üstünde gün boyu insanları taşıyan kanepenin yaylarının ferahlama sesiydi... Ya şimdi duyduğum ses?

Geceleri hiç konuşmayanlar konuşmaya mı başlar? Yoksa gündüz yorgunu kulaklarımız ancak geceleri mi duyar o sesleri? Nedir bu seslerin anlamı? Rüzgar kime seslenir... Hangimizin haykırışı, sevgi sözcüğü, nefreti, bir nefeste çıkıverip rüzgara karışmıştır?... Duyması gereken kulaklara bir uğultu gibi ulaşmıştır?

Esen rüzgar, dalların hışırtısı arada sırada yoldan geçen arabaların sesleri... ve köpek sesleri... Kime ya da neye havlarlar? Hangi görünmez ruhlardır onları rahatsız eden! Şimdi sokaklar onların, insanlar uyanana dek... Sonra onlar uyuyacak, yorgunca gelişigüzel uzanmış göreceğiz yol kenarlarında köpekleri..

Şehrin iki sahibi vardır; gündüzler insanların, geceler köpeklerin... Köpekler insanlardan bile önce kentli olmuştur belki de...

Kentlerin iki yüzlülüğünü sevmiyorum... Ama geceler gene de daha dürüst... En azından gece; rüyalarında gündüz işleyeceği suçların rüyasını gören insanlar yok...

Köpekler ve insanlar... İki aynı ruh....

Kediler neredeler peki?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder