26 Temmuz 2014 Cumartesi

Kediler'e ve Nar'a…






“Burası, göçmüşlerin bahçesi değildi, göçecek kedilerin çekilip gözden ırak ölmeğe baktıkları          yeriydi herhalde bu kentin; Göçmüş Kediler Bahçesiydi bu...”

“'gece' sona ererken her şey gün ışığına çıktı”

Sen her gittiğinde hayatımdan; her hoşçakalda… Yetim kediler gibi hissettim kendimi… Hani annesini kaybetmiş… Nereye gideceğini bilemez halde dolaşan… Boyu hiçbir engeli aşamazken ve etrafı engellerle doluyken kaderiyle öylece baş başa kalakalan minik bir kedi…  Yoldan geçerken hep geriye dönmek istediğin ama hiç dönülmeyen kediler gibi… Ve dönüldüğünde de bulunamayan kediler gibi…
Bilge Karasu’nun göçmüş kediler bahçesi vardı… Kedilerin yalnızlıkları hep gururlu duruşları ve hüzünleri vardı bir de…

İçimdeki buruklukla uğraşamıyorum çoğunlukla… O burgu öyle sıkıyor ki kalbimi bazen söz oluyor bazen yazı… Ama çoğunlukla iş işten geçtikten sonra söylendiği için bambaşka anlamlara ve alaca karanlığa karışan kelimeler oluyor onlar… Çoğunlukla yanlış yankılar yaratıyor… Çok uzakta bir yerden dönen yankın geri geldiğinde sen orada olmuyorsun bile…

"bunları yazmakla çıldırmaktan kurtulunur mu?" bilmiyorum çıldırmaktan korktuğum için mi yazıyorum yazmak da bir çılgınlık mı bunu bilmiyorum…

'umutsuzluğun olduğu yerde umut vardır' içimdeki umutsuzlukla yazmamam lazım ama bir şey olacak diyor içimdeki ses… Yazacaksın belki de… Ve her şey yeniden doğacak…



“Nar kentinde bir incir buldum. Narı da inciri de övmek isterim. Anam her kışın en karanlık noktasında eve girerken bir nar atardı yere bütün gücüyle parçalanıp iyice dağılsın diye. Evin beti bereketi niyetine. Ardından hızla süpürüp silerdi ortalığı. Bir iki gün sonra narın patladığı yerden çok uzakta incecik bir çıtırtı duyduğum olurdu ayağımın altında. Ne kadar dağılmışsa nar taneleri o kadar iyiydi. Topladıktan sonra söylerdim anneme sevinsin diye...”

Kapına nar mı atmalıydım bilmiyorum… Ne çok bilmiyorum’um var bu yazıda, ama Bilge Karasu'yla benim yazdığım bir yazıda ikinci kez denk geliyorum… Onun kelimeleriyle yollar açıyorum kendime… Bu kolaycılık mı değil sanırım… Bazen kelimelerin kifayetsiz olur… Söylenmiş sözler ararsın… Ruhuna denk düşen büyülü sözler… Bilge Karasu büyülü sözlerin yazarı…




 "İnsan, soyuna soyuna deriye varır, onura, öz saygısına varır. Bunları yüzmek, koparıp atmak, güçtür ya, soyunmayı yürekten benimsemiş kişi, sırası geldiğinde, bu son adımı atmayı değer bellediğinde, ölmesini bilir. Ne ki, bir tek kez yapılabilecek bu işi, böyle bir eylemin değerini anlayacak kişiler karşısında yapmak ister. Yanılır da, sırası geldi diyerek, olmayacak yerde girişirseniz bu işe, acı bir masal olur çıkarsınız."Etleri koparmak ne biliyorum etlerim koparken ya da ölürken ağlamamamsa sanırım aptalca bir gururdan…

"Ölüler her şeyi bilir; öğrenmenin yolu da ölmektir. Ölüp yok olan, ölülere karışan, yerin, suyun altına inip onlardan salık alan, gökyüzüne, onun da ötesine çıkıp ışığı, aydınlığı, bilgeliği oradan, çiçek derer gibi, yanına alıp gövdesinin dağılmış parçalarını yeniden bir araya getirerek, tazelenip yeniden doğmuş gibi yeryüzüne dönerek insan arasına karışandır ki bilinecek her şeyi bilir." Şimdi biliyorum; sana dair her şeyi, içimdeki ayna ışıdı… Sen ölünce ve ben ölünce…

"Başkalarında eleştirdigimiz, kimi zaman da, kendimizde eleştirecek kadar bilincine varmadığımız kendi özelliklerimiz değil midir?" Ne çok şey öğretiyor aynada görmek kendini…

"denizin karanlığında bir balık; toprağın karalığında bir yılan. ölüler ülkesinin iki ulağı."

“Her tümce yaşamla biter”… Yaşamak bitmeden bitmeyecek mi bu kelimeler…

baygındım/ölüydüm/yüzüyordum mor bir suda/
gözüm kapalıydı/konuşmuyordum/
oyun bitmez ki diyordum/vezire çıkıyordum/
alıyordum artık/karşı karşıya gelmiştik/
oyun bitmez ki bitmez ki bitmez ki

Bilge Karasu

Nar, Bilge Karasu'lu kalın harfler, kediler... Ne biliyor musun, içinde taşıdığı o kedinin…annesi dönecek…anneler döner mi…sen döner misin ganjda yıkayıp ruhunu ve ruhumu…


(05 kasım 2008) (Alıntıların hepsi Bilge Karasu'dan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder